Tanrı’nın Yaratılışı


02-06-2025

Paylaş

“Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı” der Tekvin. Güzel bir giriş cümlesi. Epik. Ama şöyle düşünün: Bu cümleyi yazan kimdi? Tanrı mı, insan mı? Yani bir varlık hem yaratıp hem yazıp hem de kendinden üçüncü tekil şahısla bahsedebilir mi? Kısaca: Tanrı, önce yaratıldı, sonra yaratıcı ilan edildi.

“Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı” der Tekvin. Güzel bir giriş cümlesi. Epik. Ama şöyle düşünün: Bu cümleyi yazan kimdi? Tanrı mı, insan mı? Yani bir varlık hem yaratıp hem yazıp hem de kendinden üçüncü tekil şahısla bahsedebilir mi? Kısaca: Tanrı, önce yaratıldı, sonra yaratıcı ilan edildi.

Tanrı’nın yaratılışı aslında insanın korkusundan doğdu. Cahil adamın şimşekten, salgından, depremden korkusuydu onu şekillendiren. “Bu işin arkasında bir irade var” dedi. Ve sonra o iradeye isim verdi: El, İlah, Theos, Deus, Tanrı. Hepsi insanın kelime dağarcığında vardı. Bakın Kur’an’da bile Tanrı kendinden “Biz” diye söz eder; yani çoktanrılı geçmişin izleri hâlâ cümle yapısında dolaşır.

Ve sonra o Tanrı’ya kitaplar yazıldı. Tufanla tehdit eden bir Yahve, gözlerini kaçıran Musa, testiyi düşüren İbrahim, kendisine çarmıh kuranlar için dua eden bir İsa… Ve her biri başka Tanrı versiyonlarına hizmet eder. Hepsi birbirine benzer ama aynı değildir. Bu da gösterir ki, Tanrı evrensel değil, evrimsel bir fikirdir. İnsanlık geliştikçe Tanrı da form değiştirdi: Önce taşta, sonra kitapta, en son “içimizde.” Artık gözle görülen mucizeler yerine “içsel huzur”la ikna olunur oldu. Görüntü kalitesi düştü ama inanç devam ediyor.

Kısacası, insan Tanrı’yı yaratıp sonra da “yaratılmamış” ilan etti. Bu mantık kıvrılması öyle bir döngüye dönüştü ki, sonunda her sorunun cevabı “çünkü Tanrı öyle istiyor”a bağlandı. Yani mantık tükendiği yerde Tanrı doğdu. Ve işin ironik tarafı şu: Tanrı’yı en güçlü yapan şey, onunla tartışılamıyor oluşu değil; eleştirilince onun adına alınan insanların sinir katsayısıdır.


Yeni yazılar yayına girer girmez ilk okuyan sen ol!



Dünya Nüfusu Gerçekten 8 Milyar mı?

Dünya nüfusunun 8 milyara ulaştığı bilgisi, yalnızca bir istatistiksel tespit değil, aynı zamanda politik, ekonomik ve psikolojik bir araçtır. Bu tür sayısal eşikler sadece veri olmakla kalmaz, aynı zamanda belli zihinsel çerçeveleri, toplumsal refleksleri ve hatta yönetişim biçimlerini biçimlendiren güçlü anlatılar haline gelir. Bu nedenle bu tür sayılar sadece “kaç kişiyiz” sorusuna değil, “nasıl yönetileceğiz”, “kimin neye hakkı var” ve “kaynaklar kim için yeterli” gibi daha temel sorulara verilen örtük cevaplara dönüşür.

Cennet mi, Ahlak mı? Kant’a Göre Tanrı’dan Korkan Ahlaklı Olamaz

Immanuel Kant 18. yüzyılda yaşamış bir düşünür. Ne kilise otoritesinden korkmuş, ne de ebedi cennet vaatlerine kanmış. O, felsefeyi bir korku ya da umut rejiminden kurtarmaya çalıştı. Ahlakı, tanrı buyruğundan, kutsal kitaptan, peygamberden değil; insanın aklından ve özgürlüğünden türetmeye çalıştı.






    copyright 2025 | Gizlilik Politikası | emrehakan.com