MP3 mi dedin? Dede misin lan sen?


28-06-2025

Paylaş

Yeni nesil müzik teknolojileri; şifrelenmiş, parçalara ayrılmış, gerçek zamanlı oluşturulan ses akışlarıyla hem güvenliği hem esnekliği sağlıyor. Müzik artık sadece dinlenmiyor, programlanıyor.

Bir sabah, Mahmut Abi ofise elinde koca bir harici diskle geldi. Üstünde “Yedekler 2009-2013” yazıyor. Gülüyoruz. O ise ciddi ciddi, “Burada 3000 MP3 var oğlum, hazine bu!” diyor. İçimizden biri dayanamayıp soruyor: “Abi neden hala MP3 yedekliyorsun? Spotify, Apple Music, hatta kendi sistemlerimiz varken bu biraz… şey değil mi? Fosil gibi?”

Ve işte burada başlıyor bugünkü hikâyemiz. Çünkü Mahmut Abi yalnız değil. Hâlâ pek çok küçük işletme, mağaza, hatta kimi internet radyosu bu “dinozor” yöntemle müzik yayıyor. Sabit disk, klasör, MP3, playlist.txt. 2000’ler sizi özlemiş olabilir ama artık 2025’teyiz.

Artık işler böyle yürümüyor. Yeni nesil müzik teknolojileri, sesin sadece çalınmasını değil; akıllıca yönetilmesini, güvenliğini, hatta kişiselleştirilmesini sağlıyor. Örneğin, bir streaming encoder düşünün. Gelen ham ses verisini gerçek zamanlı olarak farklı formatlara (AAC+, Opus, HLS vs.) dönüştürüyor ve uygun dinleyiciye göre adaptive bitrate ile yayıyor. Kısacası artık “şarkıyı çal” değil, “şarkıyı sana göre yeniden şekillendir” devri.

Ama daha ilginci var: parçalanmış, şifreli ses dosyaları üzerinden çalışan sistemler. Hani bir şarkıyı tek parça olarak bir yere koymak yok. Onu 5’er 10’ar saniyelik segmentlere bölüyorsun (HLS ya da MPEG-DASH gibi teknolojilerle), her biri farklı URL, farklı anahtar. Dinleyici “oynat” dediği anda bu parçalar arkada birleştiriliyor, ve o an için geçici bir akış yaratılıyor. Kopyalanması mı? Zor. Capture edilmesi? Epey zahmetli. Bu sistemler artık sadece müzik yayını değil, içerik koruma teknolojisi de sunuyor.

not FM ve Filodyo’nun son projesinde örneğin bu sistemler kullanıldı. Bir perakende zinciri, her şubede farklı saat diliminde aynı şarkıyı çalmak istiyor diyelim. Merkezi sunucu yüklenmesin, sesler kopyalanamasın, aynı anda binlerce nokta yayına bağlansın. Çözüm? Edge cihazlara sadece anahtarlar ve oynatma sırası gider ses ise parçalı, şifreli ve geçici olarak oluşturulur. Yani o şarkı aslında hiçbir yerde “tam” olarak var olmaz. Ama herkes aynı anda aynı şarkıyı duyar.

Bu sistemlerin güzelliği ne biliyor musun? Bir yandan düşük bant genişliği kullanıyorsunuz, öte yandan içerik güvenli. Üstelik MP3 klasörüyle uğraşmadığınız için playlist güncellemeleri de otomatik. Bugün sabah 09:30’da gelen “indirim anonsu” saat 10:00’da tüm mağazalarda şarkının içine gömülü şekilde duyulmuş oluyor. Gerçek zamanlı miksaj, yazılımla. DJ yok ama akıl var.

Yani Mahmut Abi’nin “3000 MP3’üm var” demesi, bugün birinin “Benim 200 VHS arşivim var” demesi gibi biraz… nostaljik. Tamam, saygımız sonsuz ama zaman değişti. Bugün müzik sadece dinlenmiyor; dağıtılıyor, şifreleniyor, analiz ediliyor, bazen de programlanıyor. Ve elbette, herhangi bir trigger sonrasında dağıtık sunucu lokasyonlarından birleştiriliyor dosya parçacıkları. Peki neden böyle yapıyoruz? Aslında bunun cevabı basit, çünkü yapabiliyoruz. 😀

Müzik teknolojileri artık sadece ses değil, aynı zamanda bir akış mimarisi. Ve bu mimaride klasik MP3’ler tıpkı T-Rex gibi: heybetli ama soyları tükenmiş.


Yeni yazılar yayına girer girmez ilk okuyan sen ol!



Mark Martian mı? Büyük ihtimalle çoktan dinlediniz

Mark Martian sahnede yok ama sound’u her yerde. Gizemli prodüktör, Filodyo’da başka gezegenlerden sesler getiriyor.

Bahar yufkasını kızartmadan da mutlu olunabiliyor

Beijing ördeği mi o? Yok canım, kamp ateşinde tavukla yalan dünya mutluluğu.






    copyright 2025 | Gizlilik Politikası | emrehakan.com