Amanieyynn, Bindik Bi Alamete Gedeyoz Gıyamete, Yerel ve Genel Seçim Seçin Bakalım Seçin


30 January 2023 11:00
350

Paylaş

Türkiye gibi ülkelerde siyasi kutuplaşma, siyasilerin tabanlarını harekete geçirmelerine, destek toplamalarına ve kendilerini siyasi rakiplerinden farklılaştırmalarına olanak sağlıyor. Meydanlarda konuşanların söylemde aşırıya kaçmalarının ana sebebi bence bu. Belirli konularda üst perdeden bir dil kullanmaları, seçimler yaklaştıkça dozu biaz daha artırmaları, onlara oy veren fanatik ve tutklulu kitleye hitap ediyor ve bu sayede kitleyi sürekli ayakta tutabiliyorlar.

Ama bir de işin başka bir boyutu var. Siyasi kutuplaşma, özellikle halkın bir kısmının hükümete ve kurumlara olan güvenini zedeliyor. Kutuplaşma, tıkanıklığa ve önemli konularda ilerleme kaydedilememesine yol açmasına rağmen, bu dili tercih eden siyasetçiler durumu hiç umursamıyor. Bir düşman belirleyerek politik söylemlerde bulunmak ve yangına körükle gitmek işin kolay kısmı. Dikkat ederseniz sadece balkon konuşmalarında rastladığımız bazı kucaklayıcı ifadelere, ne seçim öncesi ne de seçimlerden sonra şahit olmuyoruz.

Siyasi kutuplaşma politikacılar için iki ucu keskin bir bıçak gibi olsa da, ne yazık ki her zaman bu yol seçiliyor ve destek kazanmak, seçmenleri harekete geçirmek için bu yöntem daha fazlatercih ediliyor.

Dergipark’ta yayınlanan makalelerden birinde şöyle bir ifadeye rastladım.

“Kutuplaşmanın yüksek olduğu ülkelerde seçmenler karşıt kutuplarda toplanma baskısı altında kaldığından, seçime katılmak ve aynı kutuptaki güçlü partiyi destekleyip karşıt kutuptaki partiden kaçınmak yaygın haline gelebilir. Bu durumda seçime katılma oranları yüksek seyredecektir. Çünkü liderler özellikle seçimlere yönelik olarak kendi seçmen tabanlarını sıkılaştırıcı stratejiler izleyebilirler ve seçmenler de seçime katılıp kendi kutuplarındaki partiyi desteklemeyi gerekli görebilirler.” – Prof. Dr. Hakan Mehmet Kiriş, İlgili Makale Linki

Düşük katılım ve oy kullanmama, seçilmiş yetkililerin temsil kabiliyeti ve hesap verebilirliği hakkında soru işaretleri doğurduğundan meşruiyet sorunları yaratabilir. Katılımın düşük olması vatandaşlar arasında katılım ve ilgi eksikliğine işaret eder ki bu da hükümetin hizmet ettiği insanları gerçek anlamda temsil etmediği algısına yol açabilir. Ayrıca, seçmenlerin büyük bir kısmının seçimlere katılmaması halinde, seçilmiş yetkililerin yönetme yetkisine sahip olmadıkları ve meşruiyetlerinin sorgulanacağı ileri sürülebilir.

Daha önce seçimlere katılımın düşük olduğu ve seçilmiş yetkililerin meşruiyetinin sorgulandığı birçok seçim ve ülke oldu.

Mesela, ABD’de seçmen katılımı diğer demokratik ülkelere kıyasla sürekli olarak daha düşük oluyor ve düşük katılım nedeniyle seçimlerin sorgulandığı durumlar meydana gelebiliyor. Hatırlarsanız, 2000 yılındaki başkanlık seçimlerine katılımın düşük olması ve seçimin kıl payı sonuçlanması George W. Bush’un başkanlığının meşruiyetinin sorgulanmasına yol açmıştı.

Yine 1990’larda ve 2000’lerin başında, düşük katılım oranı ve yaygın sahtekarlık ve oy hilesi iddiaları nedeniyle Rusya’da seçimlerin meşruiyetine ilişkin endişeler meydana geldi.

İran’da 2009 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçimleri hile iddiaları ve düşük katılımla gölgelendi, bu durum protestolara yol açtı ve seçim sonuçlarının ve hükümetin meşruiyetinin sorgulanmasına neden oldu. İran’ın son dönemde hali ortada.

Geride bıraktığımız senenin sonlarında (2022), Tunus’taki seçimlere katılımın yüzde 10’un altında kalması nedeniyle Cumhurbaşkanı Said’in meşruiyeti tartışıldı. Siyasi partiler erken seçim çağrıları yaptı. Hatta Said’e destek veren kesim dahi bu düşük katılımdan rahatsız oldu. Örnekler çoğaltılabilir.

Bir seçimin meşruiyetinin bulunmaması durumunda, sandığa gitmeyen seçmen endişelerini gidermek için çeşitli önlemler alabilir. Örneğin, seçim sonuçlarına itiraz edebilir. Şikayette bulunarak ve usulsüzlüklere dair kanıtlar sunarak seçim sonuçlarına yasal sistem yoluyla itiraz edebilir. Farkındalık yaratmak ve seçim sonuçlarından duydukları memnuniyetsizliği dile getirmek için barışçıl protestolar ve gösteriler düzenleyebilir. Uluslararası destek arayabilir ve endişelerini Birleşmiş Milletler gibi uluslararası kuruluşlara ileterek endişelerinin giderilmesi için hükümet üzerinde baskı oluşturabilir.

Elbette tüm bu önlemlerin yasalar çerçevesinde, demokratik sürece ve hukukun üstünlüğüne saygı gösterilerek alınması gerekir, aksi durumda haklıyken haksız duruma düşülebilir. Unutmayalım ki, 20 yıldır eline hangi koz geçerse geçsin kullanmayı çok iyi bilen, sinekten bile yağ çıkaran bir iktidar var.

Sonuç olarak, ben bu seçimlerde oy kullanmayı düşünmüyorum. Hem iktidar hem de muhalefet ortaya koyduğu icaatlarla benim gibi bazı kesimleri küstürmeyi ve yıldırmayı başardı.

Özellikle muhalefetin anlamsız davranışları, daha seçim süreci bile başlamadan kaybetmişcesine yapılan açıklamalar, dünya görüşü birbiri ile taban tabana zıt kişilikleri “tek bir amaç” uğruna bir masa etrafına toplaması, iktidarın “yendik-yenildik-yendim-yenemez-yeneceğiz” tuzağına çekilmesi ve bu konu ile ilgili söylemlerde bulunması rahatsız olduğum konulardan sadece birkaçı.

El birliği ile tepetaklak bir yokuştan aşağı doğru yuvarlanıyoruz. O zaman ustadan dinleyelim. “Amanieyynn, bindik bi alamete gedeyoz gıyamete”




5 1 vote
Değerlendirme
Subscribe
Notify of
0 Yorum
Oldest
Newest Most Voted
Inline Feedbacks
View all comments




copyright 2025 | Gizlilik Politikası | emrehakan.com