Tütsü yak, dans et, vergi verme


08-07-2025
12 İyiymiş

Paylaş

Bazı yerlerde devlete çay parası bile verilmiyor, üstüne bir de mistik danslar eşliğinde huzur bulunuyor diyelim mesela

Tayland – Chiang Mai’de bir köy var, adı tam da “Mae Mut”. Yani kulağa bile uyduruk gelen bu yerde ciddi ciddi bir topluluk yaşıyor. Geldikleri yer İngiltere, Almanya, Fransa, Avustralya falan. Aralarında birkaç Taylandlı da var ama çoğu batılı. Bunlar ev yapıyor, tarım yapıyor, yoga yapıyor, devletle hiçbir işleri yok, vergi vermiyor, kimlik taşımıyor. Daha da güzeli, yaptıkları tek yetkili otorite meclisi… çöpleri kompost mu yapsak yoksa keçilere mi versek diye toplanıyorlar işte. Sanki 1990’ların idealist salaklarından kalma hippiler demeyin, çünkü gayet hesaplılar. Bitcoin var, güneş paneli var, inşaatta bambu ve alternatif malzemeler var. Ama esas mesele başka.

Bu topluluğun altında yatan düşünce şu: **“Biz birlikte yaşamak için bir üst akıla ihtiyaç duymuyoruz, çünkü biz birbirimize zarar vermemeye, doğaya küfretmemeye karar verdik.”** Çok safça gelebilir kulağa ama dön de kendi sokağına bak. Mahallende biri çöp attı diye tüm site birbirine giriyor mu? Giriyor. Çünkü hepimiz aslında devlete “gel çöz” demeye o kadar alışmışız ki, iletişim kanalımız bozulmuş. Birine yanlışlıkla omuz atsan dava açacak neredeyse. Çünkü artık “yüz yüze” olan her şey yok oldu. Orada ise yüz yüze olmadığın kimse yok. Sorunu çözmek için diploman değil, yüzün olması yetiyor.

Tabii bu sistem, dışarıdan bakınca “ay ne tatlılar ya” desem de, öyle pamuk gibi değil. Topluluğun içine uyum sağlamak için ciddi bir adaptasyon şartı var. Ha deyince biri alıp iPhone şarj cihazını takamıyor mesela. Çünkü elektrik varsa da ihtiyaca göre paylaşılıyor. Ve en çok şikayet ettiğimiz o ego, orada fazlalık. Yani eğer sürekli herkesin fikrini ezip geçen o adam tipiysen, seni üç günde ormanın kenarına çadırla yollarlar. Demokrasi orada şekil değil, eylem biçimi.

Felsefi açıdan bakınca, bu topluluk bana bir çeşit “mikro-anarşi”¹ gibi geliyor. Ama çökmemiş. Çünkü iç dinamiği sağlıklı. “Yok efendim insanlar yöneticisiz yaşayamaz” diyen o eski kafalar, biraz da koltuğa oturmanın konforuyla konuşuyor. Oysa burada halk kendi meclisini kurmuş, zabıt tutturmadan çözüm üretmiş. Ve en garibi: Kavgada ilk yumruğu atan olmamış. Diyeceksin ki, bu ütopya değil mi? Valla ütopyayı ararken distopyada yaşamaya razı olmuş bir toplum için, böyle yerler fener gibi parlıyor.

“Devletin dokunmadığı yerlerde insanlar birbirlerine daha çok ellerini uzatıyor, çünkü araya girecek hiçbir egemenlik yok. Sırtını yaslayacağın beton duvar olmayınca insanlar birbirine yaslanıyor.”

Mae Mut’un olayı bu. Elektriğini kendin üret, suyunu kendin bul, yediğini pişir, kimseye yük olma. Herkes azla yetinmeye alıştığı için, biri oburca tüketmeye kalkarsa grup onu uyarıyor. Ama bu uyarı ceza değil, ***”bak seni seviyoruz, ama seni bizle tutacak hal kalmadı”*** tarzı. Pasif-agresif değil, direkt dürüst. O yüzden gayet fazla yalnız kalmıyorlar, aksine daha çok omuz omuza veriyorlar. Çünkü **devletin yerini kolektif vicdan almış.** Tuhaf olan ne biliyor musun? O kadar ilkel gibi duran bu düzende, güvenlik duygusu apartman kapını üç kilitlemekten çok daha güçlü. Ve evet, bizim gibi her köşe başında kamera olan bir ülkede bile insanların karnı ilk önce korkuya doyuyor.

Diyeceğim o ki, Mae Mut gerçek bir çare mi, yoksa tatlı bir kaçış mı, orasını bilemem. Ama bazen “nasıl olsa sistem böyle” deyip yorganı kafana çekmektense, “acaba başka bir yol var mı?” diye düşünen birkaç kişi bir araya geldiğinde kırk yıllık düzenin zıvanası çıkabiliyor. Tabi sabahları kahvaltıya meditasyonla başlanırsa daha çabuk çözüyorlar o zıvanayı gibi duruyor. Neyse, biz yine de çayımızı demleyelim de dünyayı sonra kurtarırız, olur mu?

Dipnotlar

1. Mikro-anarşi: Merkezileşmemiş, küçük ölçekli ve kendi kendini yöneten topluluklar için kullanılan alternatif anarşi türü.

emrehakan
emrehakan
Algoritmaların susturamadığı bir ses. Gündemin gürültüsünde pür net, ne akıma kapılır ne moda yazar. Anı yakalamaz, onun üzerine not düşer. Evet "NOT".



Paylaş

Yeni yazılar yayına girer girmez ilk okuyan sen ol!



Avrupa Dedi Ki: “Eyyyy Apple, Sen Kimsin?”

Apple, Brüksel'in tokadını yedi ama hemen karşı yumruğu bastı. 500 milyon euroluk dava mı? Pahalı şaka.

Missile Command geri döndü ama bildiğin gibi değil

Roketleri savur, hikâyede kaybol, sonra tekrar savur… Yani PS5’te işler biraz değişmiş gibi.






    copyright 2025 | Gizlilik Politikası | emrehakan.com