Titanic: Asıl Batma Sebebi Buzdağı mı yoksa İletişim Kopukluğu mu?

Paylaş
Titanic’in 1912’deki seferi sırasında, Kuzey Atlantik’te faaliyet gösteren yolcu gemilerinin çoğu, Marconi’nin yeni telsiz ekipmanına sahipti. Bunlara Titanic de dahil. Hatta bu yeni teknoloji öyle moda olmuştu ki, birinci sınıf zengin yolcular açık sulardayken kıyıya mesaj gönderebilmekten keyif alacaklardı, gemiye binerken bunun planları bile yapıldı.
Gemi ile kıyı arasındaki iletişim, geleneksel (kablolu) telgrafta olduğu gibi mors alfabesiyle yapılıyordu, ancak bir şeyler ters gitti. Marconi’nin telsiz ekipmanı gün ışığında sadece 300 mil uzaklığa mesaj iletebildi. iyonosferde uzun dalga frekansının kırılması nedeniyle bu sayı hava karardıktan sonra ikiye, üçe katlandı.
Titanic, mevcut en iyi telsiz ekipmanlardan bazılarıyla donatılmıştı. Ancak, acil durum iletişimleri için sürekli olarak açık bir kanal tutma çalışması planlanmamıştı. Bununla ilgili yönetmelikler, denetimler yasal olarak henüz yürürlükte değildi çünkü.
Bu yeni telsiz telgraf sistemi bir kişiyle doğrudan konuşma imkanı olan günümüzdeki telefon sistemlerine benzemiyordu, kanallar aynı anda herkese açıktı.Titanic’in telsiz operatörleri diğer gemilerle aynı frekans üzerinden yayın yaptığından ve tüm kanallar yolcuların iletişimiyle tıkandığından, diğer gemilerden gelen birkaç buzdağı uyarısı ya kaçırıldı ya da dikkate alınmadı.

Çoğu gemide uzun saatler boyunca çalışan ve ardından gece olunca mesaisi bitip odasına çekilen sadece bir telsiz operatörü bulunuyordu.
Titanic, 14 nisan 1912 gecesi buzdağıyla çarpışırken, yakınındaki Cunard gemisi Carpathia’nın operatörü Harold Cottam tesadüfen uyanıktı ve tecrübeli telsiz operatörü Jack Phillips tarafından Titanic’ten gönderilen ilk tehlike sinyalini alacak bir konumdaydı. Carpathia imdat çağrısını aldığında, hemen Titanic’in verilen konumuna doğru manevra yaptı ve aralarındaki 60 mili 4 saatte alarak bölgeye ulaştı, adeta uçtu.
Titanic ise sonraki iki saat boyunca, operatör Phillips ve yardımcısı Harold Bride aracılığı ile diğer gemiler tarafından da alınabilen tehlike sinyalleri ve mesaj akışı göndermeye devam etti. Carpathia’nın o sırada yolda olduğunu bilmiyorlardı.
Şafak sökerken Carpathia, Titanic tarafından iletilen konuma ulaştı. ancak Titanic çoktan batmıştı. Şok içindeki bazı yolcular cankurtaran botlarında sürüklenirken, can yeleği giymiş kimi yolcular ise soğuk ve buz gibi sudan dolayı açık denizde can vermiş biçimde yüzüyorlardı. Suda çırpınan tüm insanlara yetecek kadar filika da yoktu.
Carpathia’nın mürettebatı, kurtarabildiği kadar yolcuyu kurtardı. sudan 300 ceset çıkardılar ve gemi rotasını New York’a çevirdi. telsiz telgraf olmasaydı muhtemelen hiç kurtulan olmayacaktı.
Bu olaydan tam 6 yıl önce, 1906’da imzalanan Uluslararası Telsiz Telgraf Sözleşmesi, uluslararası tehlike sinyali olarak SOS‘u (mors alfabesinde üç nokta, üç çizgi, üç nokta) kabul etmişti. Ancak Marconi Şirketi’nin imdat sinyali olan ‘CQD‘, Jack Phillips de dahil olmak üzere Titanic’in yolculuğu sırasında yaygın olarak kullanılıyordu.

Kısa bir süre sonra, Londra’daki Uluslararası Radyografik Konferansı, gemide telsiz iletişimi için yeni düzenlemeleri kabul etti.
Bunlardan belki de en önemlisi, birinci sınıf yolcu gemilerinin 24 saat sürekli telsiz nöbeti işletmeleri, sinyalleri iletmek için aynı frekansı kullanmaları ve tehlike çağrılarını düzenli aralıklarla dinlemeleri ve bir deftere kayıt etmeleri idi.
Marconi, adı telsizle özdeşleşmiş bir şirket olarak kurulmuştu, ancak Titanic’ten bazı yolcuların kurtarılması ona ve icadına kahramanca bir statü kazandırdı. Bu olay, şirketinin ticari başarısını pekiştiren kablosuz teknolojinin tanıtımını yaptı.