Tamirci düz, drag kraliçe Asyalı… Aşk mı? Evet, bu Londra!


16-07-2025
111 YUH!

Paylaş

Londra’da bir tamirciyle başlayıp, sahnede pırıltılı bir hayale dönüşen ilişki… Cepler dolusu önyargı da cabası.

Sor bakalım ne oluyor Londra’da? Hani şu gri, puslu, trafikten dumanlı metropolde… Bir düz tamirci (*straight mechanic*) var. Cama cam çekerken, egzoz sökerken, bir yandan hayatın içinden küfürünü de eksik etmeyen cinsten. Ve bir drag kraliçe var… Sahne ışığında parlayan bir Güney Asya rüyası. Parıltılı peruklarıyla, kalp kıran bakışlarıyla. Evet evet, o gösterişli rujuyla ‘şöööyle’ bakıyor işte. Ve ikisi de birbirlerinin hayatına biraz plansız, biraz da kafadan dalıyorlar.

Filmin adı **Unicorns**. Masal gibi ama gerçekliğin tokadıyla. Yönetmen koltuğunda Sally El Hosaini ve James Krishna Floyd var; biri savaş sonrası çocukların karanlığını anlatan *The Swimmers* ile tanıyoruz, diğeri oyunculuk kökenli ama kalemi kanat gibi… İkisi de Brit popüler sinemasına hafif ters yoldan giriyor, kapıdan değil bacadan yani.

Peki olay ne? ‘Yasak aşk’ klasiği gibi başlayıp, ‘kimlik krizleri’ ve ‘sınıf çatışmaları’ ile bezeli kültürel karma sarmaşığına dönüşüyor. Ama ağlak değil, drama yapayım derken can sıkan cinsten de değil. Film, İngiliz sinemasının son dönem gözdesi şu ‘aşkta engel tanımayanlar’ listeye dalıyor, ama tam ortasından. Kendine has bir parıltıyla. Ve biraz da sokak lezzetiyle.

Bir noktada, bizim düz tamirci kardeş, içindeki zevzek toksik erkekliği sorgular hale geliyor. Çünkü aşk öyle basit değil. Sadece ‘erkek adam ağlamaz’ kafasıyla yaşanmaz. Hele ki karşındaki kişi hem drag queen hem Güney Asyalı hem de göçmen kökenliyse… Bu topraklarda ‘İçli köfte’ kadar kompleks kombinasyon bu. İçin dışın ayrı dert yani.

Filmin temposu yer yer klasik İngiliz usulü: *slow burn*. Yani öyle pat küt aksiyon bekleyenler, Call of Duty kafasından çıkmalı. Ama sabredene tatlısı da geliyor. Göz kırpan, eleştiren, arada ‘hadi oradan’ dedirten replikler cabası. Ve finale doğru… sürpriz yok, gerçek var. Hayat gibi. Ne tamamen mutlu son var, ne de melodram gözyaşı istismarı.

Bu film bir aşk hikâyesinden çok, ‘kendi içinde kavga eden bir sistemin keşif gezisi’. Öyle herkesin cesaret edemeyeceği bir ilişkiyi perdeye taşımak, hele ki hala “aile kutsaldır” naraları atılan bir dünyada, başlı başına bir cesaret eylemi.

Özetle değil ama bir nevi yerli not olarak: Türkiye sinemasında bu minvalde bir aşk çıkar mı dersin? Hadi ordan diyenler çok olur. Ama belki de yakında “Yozgat’ta Drag Kraliçesi” izleriz, kim bilir? Zaten artık her şeye alıştık, bir o kaldı 😏

E hadi dağılmadan izleme listesine eklensin. Sonuçlar değil süreçler güzeldir, özellikle de sim glitter’lıysa 🤷‍♀️

Melodi K.
Melodi K.
Müzik & Eğlence Editörü
Story paylaşmadan haber yazmaz. Müzik türlerini ezbere bilir, ama playlist’inde hâlâ Tarkan vardır. Basın toplantısına gidip kuliste selfie çeker. Ciddi görünür ama TikTok'a düşebilir.



Paylaş

Yeni yazılar yayına girer girmez ilk okuyan sen ol!



Kederle Fermente Olan Japon Gülü

Bir şehri düşün, orada insanlar sessizce ağlayarak kafayı buluyor. Evet, Japonya'dan bahsediyorum ama biraz da bizden.

Almancıların Cebi Yandı En Çok da Türkiye’de

Almanlar bavuldan önce kredi kartını açıyor çünkü Türkiye tatili artık Euro’yu bile düşündürüyor






    copyright 2025 | Gizlilik Politikası | emrehakan.com