Spotify Ne Oluyor da “Giderim” Diyor?


Paylaş
Spotify, sansür baskısı ve ekonomik sebepler yüzünden Türkiye’den çekilmeyi değerlendiriyor. Dolar bazında en ucuz üyeliklerin burada olması da işleri karmaşıklaştırıyor.
Spotify ortamlarda biraz bozuk atıyor. “Çekilirim ha!” diyor. Hani masada elini şakağına koyup kalkmak üzere olan dayılar vardır ya, işte öyle bir trip. Ama boş da değil. Türkiye’de işler biraz karışık, çünkü müzik dinlemeye tıkla dediğin yerde, araya artık siyaset, sansür, denetim de giriyor.
Her şey bir iki çakma playlist’le başladı. Biri gidip dalga geçer gibi playlist isimleri koymuş, birkaç tanesi de ülkenin sinir uçlarına dokunmuş. Bu da yetkililerin radarını açtı. Spotify’a dönüp “Bak, bizim değerlerimize saygı duyacaksan devam et, yoksa kapı orada” dendi usulca ama aslında oldukça sertçe. Spotify da diyor ki: “Ben kullanıcı içeriğine karışmam, sansürcülük oynamam.” Ee şimdi ne olacak?
Bu olay sadece müzikte kalmadı. Asıl yaygara podcast tarafında kopuyor. Çünkü podcast dediğin şey artık sadece “film önerileri” değil, insanlar orada dert anlatıyor, haber yorumluyor, güldürüp düşündürüyor. Kısacası özgür konuşmanın yeni mecrası. Ve tabii ki özgürlük varsa bir yerde, o iş hemen kurcalanıyor.
RTÜK zaten Netflix, YouTube falan gibi yerlerde alıştırma yapmıştı. “İçeriğin lisansını al, sonra da içeriği bizim beğeneceğimiz şekilde yayınla.” Yani önce kucağına otur, sonra kafanı eğ. Bu kafayla podcast platformlarına da “sizi de hizaya sokarız” bakışı atılınca, Spotify da doğal olarak “gerekirse çekerim fişi” noktasına geldi.
Podcast üreticileri tedirgin. “Her söylediğim cümlede başıma iş gelir mi?” diye düşünüyor çoğu. Öyle ki bazıları cümleleri seçerken ter döküyor. Eskiden “dilediğimi konuşurum” denilen yerler, şimdi “acaba bu kelime sorun olur mu?”ya dönüştü. Bu işin büyüsü orada bozuluyor zaten. İnsan özgür olmadığını hissettiği anda, işin tadı kaçar.
Bu olay sadece platformu değil, içerik üreticisini de etkiliyor, dinleyiciyi de. Kullanıcı Spotify’a girip müzik dinlerken ya da sabah işe giderken “haberleri bi podcast’ten dinleyeyim” derken, fonda bir uğultu oluşuyor: “Acaba bu program yayından kalkar mı?” O yüzden Spotify’ın “çekilirim” resti sadece bir ticari hamle değil, bir duruş aslında.

İşin sonunda şuna geliyoruz: Bir platform, kendi algoritmasıyla, kendi üreticileriyle bir kültür oluşturuyor. Ama bu kültür, dışardan müdahaleye açık hale geldiğinde, iş sadece “müzik çalma uygulaması” olmaktan çıkıyor. Artık bir ifade alanı oluyor, haliyle onun da kontrol altına alınmak istenmesi kaçınılmaz oluyor.
Spotify gider mi bilinmez ama bu işlerin tadı kaçtı mı, kullanıcı da üretici de başka kapı arar. Kimse bir uygulamaya âşık değil sonuçta. Hele ki konuşma özgürlüğü tehdit altındaysa, insanlar gerekirse YouTube’a, gerekirse Telegram’a kaçar. Bu işler böyle. Müziği susturmak kolaydır, ama sesi kısmaya kalkarsan, insanlar kulaklıklarını çıkarır ve konuşmaya başlar.
Türkiye uzun zamandır dijital platformlar için “indirimli ülke” muamelesi görüyor. Spotify, Netflix, YouTube gibi devlerin en ucuz abonelik fiyatları dolar bazında bakıldığında Türkiye’de sunuluyor. Bunun nedeni basit: Kur farkı + yerel alım gücü = ucuz abonelik. Ama bu ucuzluk sadece kullanıcıya avantaj değil; platformlar için de bıçak sırtı bir durum.
Spotify örneğine bakalım. Türkiye’de Premium bireysel üyelik yaklaşık 59,99 TL. Dolar karşılığı 1.8 USD bile etmiyor. Aynı hizmet ABD’de 10.99 dolar. Aradaki farkı düşün, biri bir aylık müzik keyfi için tost parası verirken, diğeri iki öğün fast food parası bırakıyor. Bu fark, şirketlerin Türkiye’de çok kullanıcı kazanmasını sağladı ama gelir açısından baskı yarattı.
Yani iş sadece sansür, içerik kontrolü, lisans değil… Dolar bazında “zararına” hizmet vermek de Spotify gibi şirketleri “acaba bu pazar bize yük mü oluyor?” sorusuna sürüklüyor. Bu yüzden Türkiye’den çıkmayı düşünmek sadece politik değil, ekonomik olarak da mantıklı hale geliyor.
Paylaş
Yeni yazılar yayına girer girmez ilk okuyan sen ol!
Bütün Netflix Arşivini Göz Açıp Kapayıncaya Kadar İndirmek
Sinyal bile vermeden tüm sezonu indiren bir hız düşün. Japonlar, o hızın da ilerisinde.
Şampiyon Belli, İkinci Kim? 719 birinciden biri de sensin belki
İlk 10’a giremeyen öğrenci mi olurmuş, LGS’de 719 birinci çıkmış. Sistem değil kanka, sihirli değnek sanki.