Şili’nin aykırı köyü kuralları değil rüyaları dinliyor


Paylaş
Uzak bir vadide insanlar oy peşinde değil, umut peşinde koşuyor. Ve kimse kimseye devlet gibi davranmıyor.
Dünyanın kıyısında, haritada göz ucuyla bakarsan Pasifik Okyanusu’na neredeyse düşecekmiş gibi duran bir ülke var: Şili. İşte orada, Atacama’nın tozunu hâlâ üstünden atamamış bir vadinin köşesine saklanmış Ralipitra adında minicik bir köy var. Nüfus 72, keçi 89, kural 0. Evet, yanlış okumadın. Orada oy kullanmak da yok, belediyeye gitmek de, vergi dairesiyle kanka olmak da yok. Nasıl mı yaşıyorlar? İşte burası enteresan olmaya başlıyor.
Bu köy, tam bir “devletsiz düzen” hayaliyle kurulmuş. Latin Amerika’nın 70’lerdeki o idealist damarı gitmiş de, yerine yoga ve kompostla yoğrulmuş yeni bir kuşak gelmiş gibi. İnsanlar kendi yiyeceğini ekiyor, güneş enerjisiyle enerji topluyor, suyu da yağmurdan. Hani şu, bizim mahallenin kaldırımsız sokaklarına yüz milyonlar harcayanların “yol medeniyettir” diye övündüğü anlayışla taban tabana zıt. Çünkü burada yol falan yok, çamurdan geçip varıyorsun, ama kimsenin şikâyet ettiği yok. Zaten biri şikâyet etse, ona “Git asfalt uygula o zaman” diyorlar, ki o lafı yiyip sessizce ısırgan toplayan günlüğe dönüyor herkes.
Ve bu köyde en tuhaf şey ne biliyor musun? Kimse kimseye liderlik etmiyor. Oylama yaparsan herkesin görüşü eşit. Yani düşün, burada “reis” kelimesi sadece balıkçı teknesindekine deniyor. Kararlar birlikte alınıyor, biri fazla yükselirse, sistem değil insanlar onu indiriyor. Çünkü herkes birbirini tanıyor ve hainlik burada işe yaramıyor. Hani senin de çevrende vardır ya, mahalle çocuğu gibi başlayan sonra Yalı Çapkını karakterine dönüşen tipler. İşte, bu köyde o dönüşüm mümkün değil. Çünkü orada statü maldan değil, yardımdan geçiyor.
Burada bağırmak sinir işareti değil, erken uyarı sistemi. Kimse kimseye ‘sen kimsin’ demiyor, çünkü herkes biri değil, herkes herkes.
Tabii bu sistem dışarıdan bakınca radikal geliyor. Alışmışız ya her şeyin başında biri olur, bir tabela süsüyle işler görünür olur vs. Ama bu insanlar “görünürlük” değil, “varoluş” peşinde. Hem de fligransız¹ bir yaşamla. Çocuklar doğaya sorular sorarak büyüyor, okullar yok ama öğrenme var. “Bilinçli toplum” diyorlar ya hani ekranlarda, burada o bilinç terlikle değil, deneyimle geliyor. Komşu açsa herkes tok sayılmıyor. Savaş değil, salça stoğu konuşuluyor.
Şimdi buraya kadar okuyan biri diyebilir ki “İyi hoş da, bu idealizm uzun vadede çöker.” İnsanoğlu bu, kavga eder, ayrışır, yönetmek ister falan. Ama işin asıl mesele şu: burada insanlar suç işlemiyor çünkü sistemin dışına çıkmak diye bir yasa yok, çünkü ortada kıyısına çıkılacak sistem yok. Hakikatle temas çok sert ve çok dürüst. Doğayı kandıramıyorsun, komşunu kandırınca ertesi gün sana humus vermiyor. Bu kadar basit.
Ha, bize gelince… Bazı yerlerde “komşusu açken tok yatmamayı” devlet politikası sanıyorlar ya, işte orada hata başlıyor. Çünkü hakikat sokaktadır, evrakta değil. Ve bazen en büyük özgürlük, devletsizlik değil, kendi acı gerçekliğini fark etmeden yaşayabilmektir. Ralipitra’da kimse yalan söylemek zorunda kalmıyor. Düşünsene… Ne yalan be.
Dipnotlar
- Fligransız: Herhangi bir otorite veya denetleyici imzaya, kurumsal işarete ya da görünmeyen müdahaleye maruz kalmamış, saf ve bağımsız.
Paylaş
Yeni yazılar yayına girer girmez ilk okuyan sen ol!
Pazar ayini takvimi kaça bölünür
Haftalık dini program hazır... ama Netflix takvimine ayak uydurabilir mi, orası meçhul
Tony Hawk geri döndü bebişim unutmadık o kaykay üstü çağları
Bazı remaster’lar cüzdanı sızlatır, bazılarıysa doğrudan ruha kayar… Bu onlardan.