Ruhunu şeyhle evlendirenler kulübü


14-07-2025
67 OHA!

Paylaş

İkna edilmek özgürlük değilse, neden bu kadar kişi gönüllü tutsak olmayı seçiyor

Nazarlıkla miğfer arasındaki fark, işlev değil, şekildir. İnsan zihni bir tehdit gördüğünde ona ya dua eder ya da kask takar. Peki ya tehdit zaten kutsal görünüyorsa? İşte orada işler biraz maceralı hale geliyor. Senin baş melek sandığın şey, belki sadece iyi giyimli bir dolandırıcıdır. Ama öyle güzel giyinmiş, öyle güzel konuşmuş ki… Kendini onun evrenine bırakıyorsun. Uçan halıya binip toprak yeme moduna geçiveriyorsun.

Dünya üzerinde insanların kendi akıllarını bir kenara bırakıp başka birine zimmetlemesi yeni bir şey değil. Ama bazıları bu işi öyle incelikli yapıyor ki, insan mest oluyor. Özellikle Japonya’daki Aum Shinrikyo tarikatı vardı mesela. 90’larda Tokyo metrosuna sarin gazı salan meşhur grup. Liderleri Asahara Shoko bir yandan eski Budist metinleri çarpıtarak öğreti sunuyor, diğer yandan üyelerini kendi kanıyla vaftiz ediyordu. (Bu kısmı okuyunca gözlerim istemsizce dışarı fırladı.) Ve adam, bir kıyamet senaryosu çizip herkesi ‘sadece tarikat kurtarır’ diye ikna etti. İçeriden çıkan biri sonra şöyle demişti:

“Özgürleşmek için girdik, ama en sonunda düşünebilecek son şeyimiz kaldı: onun bizim yerimize düşünmesi.”

Burada mevzu bir adamın deli olması değil. Deli olan biri, ancak yeterince dinleyici varsa tehlike yaratabiliyor. Asıl mesele, insanların neden kendi özgürlüklerini pamuk şeker gibi eritip teslim ettikleri. Bu kültürel pratik, inşa edilmiş karizma etrafında örgütlenen bir toplu teslimiyet hali. Ve işin garibi, teslim olanlar kendilerini ‘uyanmış’ zannediyor. Ruhani rehberin ağzından çıkan her şey, arkadaş ortamında “abi bir bilgisi var bu adamın yaa” diye dolaşıma giriyor.

Dur, dur. “Bize özgü değil” deyip kenara çekilme. Hani şu üç vakte kadar zengin olacaksın diyen amcalar, çakra ritüeliyle bonus hayat açtığını iddia eden sosyal medya starları, hatta daha da ileri gidip “senin hanen kara büyülenmiş” diyerek 40 bin TL isteyen metafizik danışmanlar? Hepsi aynı masalın farklı illüzyoncuları. Halıyı kaldırınca altında sadece boşluk var. Ama ne hikmetse, birileri sürekli orayı cennet zannediyor.

Oturup düşününce, konu sadece dini değil. İnsanoğlu lider aramakla lanetlenmiş. Ya önder arıyor, ya da ona aşık oluyor. Kimi zaman siyasi, kimi zaman ruhani, kimi zamansa hem imam hem başkan olan bir şahsiyette birleşiyor bu arzu. Lider tiplere tapınmaya duyulan bu içsel ihtiyaç en büyük trajedilerimizin de perdesini açıyor. Neymiş, o daha iyi bilir. Neymiş, o bizim yerimize düşünür. Beyin bedava, ama pek kullanan yok.

Amaç bazen aidiyet hissi, bazen yön bulmak, ama sonunda iş hep aynı yere çıkıyor: iradeni bırakıyorsun. Altın tepside veriyorsun ruhunu. Tek yapmaları gereken, sana dokununca senin ‘yükseldiğine’ inandırmak. Biraz duman, biraz kendinden geçme hali, biraz da grup baskısı koyunca üstüne, kendini kolektif bir masalda buluyorsun. Öyle bir masal ki, sonunda herkes uykuda kalıyor.

Kafa karışıklığı yaşayınca hemen bir şeyhe ya da spiritüel TikTok fenomenine sarılmayın. Ruh terbiyesi önemli tabi ama öncesinde biraz akıl terbiyesi işe yarayabilir. Yoksa felsefe yapalım derken, bir bakmışsın bir film repliği gibi “ben sana tapmam, ben tanımadığımı bilemem” havasına girmişsin. Aman dikkat. Bu dünyada ruhunu nereye koyduğun çok önemli. İçeriye mi kilitliyorsun, yoksa bir başkasına mı kiralıyorsun?

emrehakan
emrehakan
Algoritmaların susturamadığı bir ses. Gündemin gürültüsünde pür net, ne akıma kapılır ne moda yazar. Anı yakalamaz, onun üzerine not düşer. Evet "NOT".


Paylaş

Yeni yazılar yayına girer girmez ilk okuyan sen ol!



Sinirinle kasın yan yana geldi

Artık sadece metal değil, hisseden bacaklar da var. Üstelik futbol da oynuyorlar, topu gole göndermeleri an meselesi.

Hulu mu? Temmuz'da sessiz sedasız yıldızlar geçmiş oradan

Klişe filmlerden sıkılanlara Temmuz teveccühü: üç film, sıfır pişmanlık, bolca 'ne izledik be!' demelik sahne.






    copyright 2025 | Gizlilik Politikası | emrehakan.com