Layla’nın Tartıdaki Gölgelerle Hesaplaşması


02-07-2025
11

Paylaş

Dizi Utah'ta ama mevzu bildiğin 'boy aynası' krizi... Kilodan mı, kafadaki yükten mi?

Utah’ta geçen bir reality drama düşün. Adı da *The Secret Lives of Mormon Wives*. Evet, bir yandan başörtülü baldız teyzesine benzeyenler, öte yandan *Victoria’s Secret* kataloglarına selam çakıyorlar. Dizideki kadınlar, tuhaf bir denge oyunu oynuyor: hem dini görevlerini aksatmıyorlar, hem de gözleri eyeliner’dan fal taşı gibi açık.

Derken sahneye Layla Taylor çıkıyor. Ailenin sessiz ama bombayı patlatan ferdi. Daha önce yayınlanmamış bir sahnede, kilo meselesini açıyor. Ah Layla, biliyoruz o tartı sadece sayıları göstermiyor; içinde toplumsal yargı, müstakbel gelin kaygısı ve Instagram filtreleri var.

Layla, bir anda içindekileri döküyor: Geleneksel Mormon kadınının dar kalıplarına sığmayan gövdesiyle, hem ailesinin hem de toplumun beklentilerine ters düşüyor. Ne var ki, kimse bu tabuları yıkınca onu alkışlamıyor. Dış görünüş, hâlâ ahlâk terazisinin kefesi olmuş durumda.

Orada bir duralım. Bir kadının kilosunu bu kadar abartmak neyin sancısı? Mormon ya da Malatyalı olmanın farkı yok: Kadın bedenine sahip çıkarsa *ya şımarık oluyor ya pes etmiş*! Sanki kilo alınca Tanrı daha az seviyor gibi bir hava var.

Dizi The Secret Lives of Mormon Wives, Utah’ın sessiz kanyonlarının arasında geçen ama iç dünyaları hayli gürültülü olan kadınları merkeze alıyor. Reality drama formatında ilerleyen yapım, Mormon inancına bağlı kadınların gündelik yaşamlarıyla içsel çatışmalarını çarpıcı bir şekilde gözler önüne seriyor. Alışıldık “aile dizisi” maskesinin altında, rollerine sıkışmış ama kendi varlığını sorgulamaya başlayan karakterler var. İnanç, aidiyet, güzellik algısı ve bireysel özgürlük gibi temalar; makyaj aynasında değil, gözaltı torbalarının arkasında yankılanıyor. Kimi zaman bastırılmış öfke, kimi zaman bir kahkaha arasında patlayan duygularla, bu kadınlar sadece kilolarını değil, yüklendikleri anlamları da tartıyor.

Layla, bu saçma mantıkla değil, yamulmuş güzellik algısıyla yüzleştiğini gösteriyor. Ve öyle gözyaşı döküyor ki, insanın içi cız ediyor. Ne estetik merkezine koşuyor, ne kalkıp detoks suyu içiyor. Oturuyor ve diyor ki: *Bu beden benim!* Bravo sana Layla, Utah’tan Bodrum’a kadınların hislerine tercümansın.

Görsellik takıntılı bu çağda, Layla’nın kırılgan ama güçlü sesi bir çeşit terapi gibi. Hani bazı sahneleri izlerken ‘Aynı ben!’ dedirten cinsten. Aynaya bir kez de gözle değil kalple bakmak lazım, değil mi?

Beden, zihin, özgüven… Üçü de senin elinde. Tartıya değil, tartıya kimin baktığına dikkat et. 😉

Nasıl Yazı Ama?

Puanlamak için bir yıldıza tıkla!

Paylaş

Yeni yazılar yayına girer girmez ilk okuyan sen ol!



Dinozorlar geri dönmüş ama biraz yorgun galiba

Jurassic World: Rebirth kritiklere yakalandı; dev adımlar değil, minik gölgeler bırakıyor olabilir…

Sweeney Todd'un daktilosu artık devletin

İnsan eti mi diyorsun? Sondheim onu da müziğe döktü, şimdi arşivin ta göbeğinde.






    copyright 2025 | Gizlilik Politikası | emrehakan.com