Karpuz Keseceksek Önce Düdüğü Kim Aldı Bir Bilelim


11-07-2025
80 Koptum

Paylaş

Bir toplumun sessizliğinde yankılanan en komik şey, herkesin aynı şeyi düşünmesi ama kimsenin ağzını açmaması

Hani bir mekâna girersin, kalabalık ama kimse konuşmuyor. Sanki görünmeyen biri ‘şşş’ diyor da herkes içgüdüsel olarak susmuş. İşte Güney Pasifik’teki Tikopia adasında bir gelenek var, tam bu ruh hali: **Her şeye olur diyen ama hiçbir şeye evet demeyen** bir toplum. Adanın yerlileri, kavga etmiyor, yüksek sesle tartışmıyor. Göz göze gelerek “sen ne halt ettiğini biliyorsun” diyecek kadar medeni ama bunu asla kelimelere dökmeyecek kadar suskunlar.

Antik Yunan’da bile ‘agora’da biri çıkar bağırırdı en azından. Tikopia halkı, oturup birlikte taro yerken bile suratından ne düşündüğünü anlayamayacağın tipler. Söylemeden anlaşmak marifet belki ama hiç konuşmamak enteresan bir strateji. **Eh, çok konuşanın burnunun sürtüldüğü** yerlerden geçmiş olabilirler. Ya da kim bilir, öyle büyütülmüşlerdir: ‘Sakın ha, gürültü etme, dikkat çekme, başına iş alma.’

Bu kültürel refleks, bir süre sonra ‘doğru olan bu galiba’ fikrine evriliyor. Garip olan şu: Bu kadar sessiz bir toplumda sorunlar yok olmuyor, sadece üstü örtülüyor. Su yüzüne çıkmayan gerilim, kimi zaman birden patlıyor. Ve herkes “ne oldu şimdi?” diye kalakalıyor. **Toplumsal cinnet gibi düşün, ama storyboard’unda tek replik yok.**

“Birinin yüksek sesle bir şey söylemesine gerek yok, herkesin aynı duvarda asılı gözleri vardır.”

Bu suskunluk bir tür sosyal sözleşme. Herkesin imzaladığı ama kimsenin okumadığı cinsten. Belki de kıyıda köşede yürüyen yasaların değil, içimize kazınmış geleneklerin kurduğu bir oyun bu. Ketumluk makbul, sabır kutsal, efendi görünmek altın bilezik. **Ama bu herkesin içten içe patladığı gerçeğini değiştirmiyor.**

Sıra dışı bir fikir mi belirdi zihinde? Aman deme. Önce etrafa bak, ortama uyum sağla, suya sabuna dokunma. Çünkü ‘öbürleri’ kısmına geçmek istemezsin. Bu içselleştirilmiş dikkat çekmeme hali, bazen öyle klişe çıkışları bile ‘marjinal’ hale getiriyor ki, **bir işe yaramayan ama harika duran bir çiçek gibi** duruyorsun ortada.

Şimdi diyeceksin ki, “E peki bu suskunlukta nasıl yaşanıyor?” Vallahi yaşanıyor. Ama öyle hayalindeki özgürlük hali yok. Küçük bir adadaysan ve herkes birbirini tanıyorsa, **gırtlağına kadar toplumsal denetimde yüzüyorsun demektir.** Mahalle baskısı ama tropik versiyonu. Kimsenin giymediği rengi giy bakalım ne oluyor. Ya da farklı şekilde selam ver. Al sana haneler arasında diplomatik kriz. Kulağa uzak geliyor olabilir ama belki de Tikopia, düşündüğümüzden daha yakındır. Özellikle bazı konular konuşulmaz hale gelmişse…

Kimin ne zaman bağıracağı belli olmayan bir sessizlik oyunu oynuyoruz. Tikopia’ya gitmeden Tikopia’lılaşmak bu olsa gerek. Gerçek şeyleri konuşmak cesaret, düşünmek lüks, paylaşmak delilik sayıldığında, **sessizlik bazen bir protestoya da dönüşebilir**. Ama o protestoyu kimse duymadığında, birileri başını eğip, ‘Demek ki sorun yok’ demeye başlar. En büyük illüzyon bu ya zaten. Biz iyiyiz. Hep iyiyiz. Hadi canım sen de…

Dipnotlar

  1. Taro: Tropik iklimlerde yetişen nişastalı bir yumru sebze. Patatesin ego sahibidir.
emrehakan
emrehakan
Algoritmaların susturamadığı bir ses. Gündemin gürültüsünde pür net, ne akıma kapılır ne moda yazar. Anı yakalamaz, onun üzerine not düşer. Evet "NOT".



Paylaş

Yeni yazılar yayına girer girmez ilk okuyan sen ol!



İmanla Algı Arasında Kalan Şovun Adı Ziyasal İslam

İnanç sessizdi, şova döndü. Dua açılış konuşmasına, sadaka ise kameraya poz verdi. Bu yazı, Ziyasal İslam’ın billboardlarla süslenen yüzsüzlüğünü, sahte tevekkül düzenini ve mikrofonla iman pazarlayanları anlatıyor.

500 Binlik Bahane, Küçük Hesaplar

Yerel yönetim mi dedin? Hangi katmanda olduğumuzu biz de şaşırdık artık.






    copyright 2025 | Gizlilik Politikası | emrehakan.com