Kafada Şimşek, Elde Tesbih


Paylaş
Mistik fırtınaların yaşandığı Endonezya adalarında, bizdekiyle aynı güneşin altında bambaşka kafalar esiyor
Endonezya’nın Flores adasında yaşayan bir topluluk var, adı Lio. Hayatları bereket yağsın diye kurban kesmekle, atalarının ruhlarını memnun etmekle ve birtakım törenlerde çatır çatır bambu yakmakla geçiyor. Tamam, diyeceksin, Anadolu’nun köylerinde de hâlâ kurban kesiliyor, ne var bunda? Dur ama, Flores’te işler biraz farklı yürüyor. Çünkü bu insanlar modernliği elinin tersiyle itip mistisizmi baş tacı etmişler. Yani elektrik var ama inanç daha güçlü. Wifi bağlanmazsa ruhani bağlantıya geçiyorlar.
Lio halkı, her yıl düzenlenen ‘penti’ adını verdikleri bir ritüelle bütün köyün içini dışına çıkarıyor. Kim ne yaptı, kim kime ne dedi, kim başkasının tarlasını suladıysa (çeşitli anlamlarda), hepsi ortaya saçılıyor. İşin içinde yalnızca dedikodu değil, tarlaların ruhlarını, ormancının gölgesini, ataların huzurunu yatıştırma gayesi var. Buradaki mesele, topluluğun düzenini bozan her şeyin konuşulması ve temizlenmesi. Tam da bizim buralarda yıllardır yapılmayan şey: Konuşmadan bastır, bastırınca patlamasın diye dua et.
Lio’larda mahrem kalmasın diye konuşulur, bizde mahrem konuşulmasın diye bastırılır. Fark bu işte.
Enteresan olan şu ki, bu törenin merkezinde bir tür sosyal terapi yatıyor. Yani aslında herkesin içini döküp, sonra birlikte yemek yiyip af dilemesi. Şaman orada bir nevi moderatör gibi. Bizdeki mahalle dedikodusu gibi ama sonunda birbirini dövmüyorsun, yumurtalı pilav yiyorsun. Şehir efsaneleri, aşk dedikoduları, ormanda üç gün kaybolmalar, hepsi bu törende kendine yer buluyor. Ve tüm bunlar sanki dünyanın en normal şeyiymiş gibi gerçekleşiyor. Çünkü orada utançla değil, kabulle devam ediyor hayat. Ne garip değil mi, ‘gelişmiş’ dediğimiz toplumlar en küçük hatayı örtmeye çalışırken, Flores’te herkes kendi ayıbını servis tabağına koyup ikram ediyor.
Bu da bana düşündürüyor: Acaba biz niye didişerek büyüyoruz da, sindirerek büyüyemiyoruz? Herkesin içini sakladığı, ayıpların müzelik hale geldiği bir toplumda, bir Lio şamanının bambu kırışı bile fazlasıyla devrim gibi. Çünkü orada mesele dini değil, toplumsal bir arınma. Biz dinle dayatılanı din diye kabul edip susmayı öğreniyoruz. Onlarsa inanarak konuşuyor. Garip bir terslik var burada; inançları mistik ama yöntemleri samimi.
Tabii bu törenlerin de masumane küçük oyunları var. Mesela bazıları sırf tören zamanı yaklaşırken geçmişteki yanlışlarını “yanlış değilmiş gibi” revize etmeye çalışıyor. Bi’ nevi oto-sansür. Hani şu çok tanıdık değil mi? ‘Ben demedim, o dedi’; ‘yok yok ben yanlış anladım’; ‘aslında niyetim o değildi’. İşin ilginci, burada bu tip kaypaklıklar pek yürümüyor. Çünkü dedenin ruhu çakıyor kimin yalan söylediğini. Ruhani istihbarat gibi düşün.
Bazen dünyanın öbür ucundaki küçük bir adada yaşayan balıkçıyla bizim apartman yöneticisinin arasında sadece BİM poşeti fark ediyor. Biri içindekileri döküp arınıyor, biri yığıp çürütüyor. Adı gelenek mi olur, terapi mi olur, sosyo-kültürel ritüel mi dersin bilemem, ama konuşulmadan yaşanan hiçbir şey iyileşmiyor. Flores’te bambu kırılıyor, bizde sinir. Aradaki fark sadece ses tonu.
Dipnotlar
- Şaman: Ruhani lider. Genellikle doğaüstü güçlerle iletişimde olduğu varsayılan kişiler. Törenleri yönetir, eski ruhlarla konuşur, ortamlara mistik hava katar.
Paylaş
Yeni yazılar yayına girer girmez ilk okuyan sen ol!
Daisy, Johnny ve Bir Arkansas Heykeliyle Dolu Pazar
Amerikan rüyasını heykelle anlatmak kime kaldı dersin? Bentonville'de ekrana gelen bir geçmiş, biraz isyan, biraz rock'n'roll.
Anime dedin mi, söz tutacaksın
Beş yıl önce “geliyor” dedikleri Infinity Castle sonunda geliyor… Mangaya bakınca başımıza kopacakları tahmin edersin zaten.