Japonya’da Sessizlik Suç, Bizde Mecburiyet


10-07-2025
77 😲

Paylaş

Bir ülke konuşmadığı için kabahatli sayılıyor, bir diğeriyse susturulduğu için güvende hissediyor

Japonya deyince aklımıza ne gelir? Disiplin, nezaket, tren gibi işleyen toplum düzeni falan… Ama işin bir de görünmeyen, konuşulmayan, hatta konuşulmadığı için sorun hâline gelen bir yönü var: **sekentei**¹. Bu kelimeyi dilimize çevirecek olsak herhalde “toplum gözündeki imajın senden daha değerli olması” gibi karamsar bir şey olurdu. Kulağa kötü geliyor, çünkü gerçekten kötü.

Şimdi diyeceksin ki “İmaj her yerde önemli, ne var bunda?” Var güzel kardeşim, çünkü buradaki fark şu, Japonya’da biriyle aynı fikirde değilsen bile, toplumun geri kalanı seni dışlamasın diye ya susuyorsun, ya da gülümsüyorsun. Yani düşüncelerini söylemek değil, **söylememek** meziyet sayılıyor. Sesini çıkarmazsan, herkes seni ‘terbiyeli’ sanıyor. Eğer garip bir şeyi eleştirirsen, ‘huysuz’ ya da ‘olumsuz biri’ oluyorsun.

Şimdi bizim buraya bakalım. Tanıdık geliyor değil mi bu durumlar? Hele topluca bir şeye inanıyorlarsa, sırf dışlanmamak için kafanı sallıyorsun. Ne hissettiğinin pek önemi yok, cevabı belli olan soruya “bilmiyorum” deme lüksün yok, çünkü ‘taraf’ belirtmen gerekiyor. Toplumun nazarında ‘tarafsız’ olamazsın; ya bizdensin ya onlardan. Japonya’da sekentei var, bizde “adam mısın değil misin” baskısı.

“Düşüncesini saklayanı akıllı, konuşanı düşman sanıyorlar.”

İşin tuhafı, bu düzeni sürdüren sadece iktidarlar ya da otoriteler değil: Halkın ta kendisi. Kimse açık açık baskı yapmıyor, bir bakış, bir suskunluk, bir ‘hmmm’ yetiyor. Tahmin et hangi grup daha tehlikeli? O tipik ‘iyi çocuk’lar var ya, işte onlar çok şeyin üstünü örtüyor. Çünkü uyum sağladıkça hakikati gömmek kolaylaşıyor. O yüzden ne Japonya özgür, ne biz.

Yüz kaybetmemek için sessiz kalan insanlarla dolu bir ülke. Ha Japonya ha başka bir yer, fark etmez. İnsan her yerde aynı: Başına iş gelmesin diye susuyor. Orada ‘rezil olmayayım’ diye, burada ‘reis duymasın’ diye. Aynı terane. Ama işin garibi şu, bu sessizlik sadece bireyleri değil, toplumları çürütüyor. Çünkü kimsenin dış ses olmadığı yerde, iç ses de zamanla kayboluyor.

Ha sonra ne oluyor biliyor musun? Toplum bir gün uyanıyor ve diyor ki: “Biz ne ara bu hale geldik?” Oysa cevap çoktan boğazımızda düğümlü: Söylemedik, sustuk. Hep sustuk. Ve evet, sessizlik bazen altındır ama fazla altını olanların içine şeytan da girer, unutma. O yüzden arada bir saçmalamak iyidir, doğruları hatırlatır. Konuş, çünkü susanın gözyaşı, konuşanın kahkahasından pahalıya patlıyor bu devirde.

Bol bol konuşun, arada da kulak verin… Kim bilir, belki yeni bir şey duyarsınız.

Dipnotlar

  1. sekentei: Japon toplumsal yaşamında bireyin başkalarının gözündeki imajıyla aşırı derecede ilgilenmesi hali. Toplum normlarına uymak, başkalarını rahatsız etmemek ve ‘ağırdan almak’ için uygulanan sosyal otosansür mekanizması.
emrehakan
emrehakan
Algoritmaların susturamadığı bir ses. Gündemin gürültüsünde pür net, ne akıma kapılır ne moda yazar. Anı yakalamaz, onun üzerine not düşer. Evet "NOT".



Paylaş

Yeni yazılar yayına girer girmez ilk okuyan sen ol!



Gözler Kulağın Yerine mi Geçiyor

Sokakta yankılanan o garip ses... Artık duymasan da farkındasın. Hem de kulak vermeden.

Yapay Zekâ Yeni Tanrımız mı? Hübel’den ChatGPT’ye Tapınma

Bin yıl önce taşlara fısıldıyorduk, şimdi algoritmalara. Hübel’den ChatGPT’ye uzanan bu yol, sadece teknoloji değil, tapınma biçimi değişimi.






    copyright 2025 | Gizlilik Politikası | emrehakan.com