Devletin Kasası Değil, Halkın Cebi


28-06-2025

Paylaş

Devletin cebinden çıkmayan bir parayı lütuf gibi sunup halkı minnet duymaya zorlayan zihniyeti ifşa ediyoruz. Bu yazı, “yardım” adı altında yapılan sistemli aşağılamaya karşı sert bir uyanıştır.

Sabah sersemliğiyle gözlerini ovuştururken cep telefonuna bir mesaj düşüyor: “Devlet desteği sonrasında ödeyeceğiniz tutar…” Cümle bu kadarla bitse bile yeterince sinir bozucu. Devlet, yine cebinden veriyormuş gibi davranıyor. Sanki devleti finanse eden biz değiliz, sanki o para semadan iniyor da başımıza rahmet gibi yağıyor. Hayır efendim, o para sizin paranız değil. O para bizim vergimiz, bizim maaşımızdan kesilen, ödediğimiz faturalarla zaten fazlasıyla tahsil edilen bedelin ta kendisi.

Ama bu mesajlar, sadece bir bilgi mesajı değil. Bu mesajlar, ideolojik bir aygıt. Satır arasına gizlenmiş bir kibir, bir yukarıdan bakış var. Devlet, kendi vatandaşına “sana yardım ettim, hadi memnun ol” deme cüretini kendinde buluyor. Neye dayanarak? El koyduğunuz maaşlara mı, iğneden ipliğe kestiğiniz KDV’ye mi, her nefeste alın terimize yapıştırdığınız vergilere mi dayanarak bu kibri sergiliyorsunuz?

Devletin bir kasası yoktur, milletin vergileri vardır. Ama nedense bu mesajlar her seferinde devleti “hayırsever bir baba” gibi sunar. Mesajdaki alt metin şudur: “Biz istersek ödetmeyiz, istersek destek oluruz, istersek indiririz.”

Sahi, kim bu “biz”? Kimden alıp kime veriyorsunuz? Halktan alıp halka verirken bile arada komisyon kesen, medya yoluyla da bu komisyonu “iyilik” diye pazarlayan bir yapıdan bahsediyoruz. Tüm bu süslü mesajların altında yatan şey şudur. Sana hissettirmek istiyoruz ki sen bu hizmete layık değilsin, ama biz sana lütfediyoruz.

Aslında sorun sadece bu mesajda değil. Sorun bu mesajın ardına gizlenen zihniyette. Bu zihniyet, vatandaşın devletten talep etme hakkını gaspedip, ona her hizmeti bir başa yapmış gibi sunar. Senin adına pazarlık yapar, sonra da sana bu pazarlığın sonucunu nimet gibi sunar.

Bu bir iletişim stratejisi değil, bu bir çökme taktiğidir. Bu mesajı yazanlar, halkın sinir uçlarıyla oynarken, aynı zamanda onu sessizleştirmeyi de hedefler. Çünkü minnet borcu hisseden bir vatandaş, eleştirme cesaretini kaybeder. Derdinle dalga geçer gibi “destek verdik” mesajı atanlar, senin isyan edemeyecek kadar sindirilmeni ister.

Fatura şu kadar, destek şu kadar TL. Kalanı şu kadar TL. Ama olay bu değil. Asıl olay bu rakamların arkasında yatan tiyatro. Bir yanda enflasyonla kıvranan halk, diğer yanda sırf reklam yapsın diye bu destekleri duyuruya döken bir kibirli yapı. Sözde “yardım etmişler.” Sanki o “şu kadar” TL’yi cebinden çıkarmış bir hayırsever bakan var.

Sen zaten enflasyon adı altında millettin cebinden çaldığını resmileştirmişsin. Gıdadan kiraya, ulaşımdan eğitime her alanda milletin sırtına çökmüşsün. Paranın alım gücünü bilerek eritirken, bu soygunu “piyasa koşulları” diye ambalajlamışsın. Ardından da çıkıp utanmadan “devlet desteği verdik” diyorsun. Hayırdır? Önce cebimizdekini buharlaştır, sonra kırıntıyı iade edip sadaka dağıtır gibi övün. Bu millet senin kurbanın mı?

Bakalım başka ülkelerde bu kadar arsızca halkını sömüren, sonra da üstüne mesaj atıp minnet bekleyen kaç yönetim var? İskandinav ülkelerinde vatandaş doğalgaz desteği alırken utanacak gibi oluyor. Çünkü zaten sosyal devletin gereğini alıyor, karşılığında “biz size destek verdik” diye mesaj yollanmıyor. Bizdeyse önce soyuluyorsun, sonra da şov izliyorsun.

Hayır. O para, zaten bizim. Her ay maaşından kesilen gelir vergisinden, gıda alırken ödedigin KDV’den, arabana benzin alırken ödedigin ÖTV’den, suya, elektriğe, internete, hatta ekmeğe bile yansıyan dolaylı vergilerden gelen para o. Halktan alıp halka veriyorsunuz, sonra da bunun afşini kendinize yazıyorsunuz.

Ve bunu yaparken, yine halkın cebinden çıkan kaynaklarla yönetilen bir sistemle bize pazarlık yapıyorsunuz. Bu, organize bir manipülasyondur. Büyük bir gösteridir. Algıyla gerçek arasında koskoca bir perde vardır ve bu perdeyi yırtmak zorundayız.

Artık bu mesajlara kandırılmaya tahammül yok. Halk, devletten “yardım” istemiyor. Hakkını istiyor. Hizmetin karşılığını, çalınmamış hakkını, manipüle edilmemiş bilgiyi, dilencileştirilmemiş bir yurttaşlık statüsünü talep ediyor.

Çünkü devleti ayakta tutan halktır. O mesajlardaki “biz”, halkı dışlayan, onu bir alıcı gibi gören bir “biz” olmaktan çıkmalı. Gerçek “biz” halkın ta kendisidir.

Ve biz, bu tiyatronun seyircisi olmayacağız.


Yeni yazılar yayına girer girmez ilk okuyan sen ol!



Elektrikli Masalara Elveda, Havalı Masalara Merhaba

Masa yükseltmek için motor değil de hava gücü kullanan bir sistem mi? Jetgiller bile kıskanır.

Carolina Day denen olayın aslında ne olduğu yeni yeni dank ediyor

Tarih kitapları toz silkeliyor, 1776 yazı Charleston'da sandığımızdan büyük bir hikâyeye ev sahipliği yapmış olabilir






    copyright 2025 | Gizlilik Politikası | emrehakan.com