Devlet üretmez, paylaşır gibi yapar


24-06-2025

Paylaş

Milei’nin dediği gibi, devlet bir dağıtım mekanizmasıdır. Ama üretim değil, ganimet dağıtır. “Herkesin hakkı” diye sunulan şey, aslında dostlar meclisinde çoktan karara bağlanmıştır.

Birileri hâlâ devleti kutsal bir figür gibi anlatadursun, Arjantin başkanı Javier Milei çıktı ve ağzındaki baklayı çıkardı. Devletin bir şey üretemeyeceğini, sadece yok ettiğini, dahası üretileni de dostlarına dağıttığını söyledi. Sanki bunu duymak için Güney Amerika’ya gitmemiz gerekiyormuş gibi.

Bu sözler bir anarşistin duvarına değil, bizzat bir devlet başkanının ağzından çıkıyor. Hani şu “başkalarından alıp dostlarına veren” aygıtın en tepesindeki adam. İroninin altın çağını yaşıyoruz.

Kılıçla alınan vergilerden kartelleşmiş bürokrasiye

Tarihte devletin gerçekten “ürettiği” bir şeye rastlamak isteyen, dönüp Sümer tabletlerini okuyabilir. Vergi memurlarının listelediği hurmalar, toplatılan arpa çuvalları, askere alınan köylü oğulları… Devletin ekonomik varlığı, üretimden değil, zoralımdan doğar.

monument with statuettes on top building at daytime

Roma’da senato zenginlerin çıkarlarını oylardı. Osmanlı’da tımar sisteminin mantığı, üretici köylünün sırtına binip onu da cihada sürüklemekti. Sovyetler bile üretimin kolektif olduğu masalını anlatırken, aslında devletle içli dışlı olmuş partili elitler lüks içinde yaşardı. İdeoloji değişir, ama “devletin dostları” değişmez.

Kimin zenginliği kimin dostuna

Devlet vergi toplar, bunun adı “kamusal hizmet” olur. Ama okuldan mezun olan iş bulamaz, hastanede randevu üç ay sonradır, yol yapılır ama beşinci yağmurda çöker. Nereye gitti peki o para? Cevap belli: “dostlar” arasında bölüştürüldü. İhaleye giren müteahhit, kamu bankasından kredi alan holding, kâr ettiği halde vergi affına giren şirket.

Yani Milei’nin dediği gibi, devlet bir dağıtım mekanizmasıdır. Ama üretim değil, ganimet dağıtır. “Herkesin hakkı” diye sunulan şey, aslında dostlar meclisinde çoktan karara bağlanmıştır.

Eser dediğin fatura kesmekse, herkes sanatçı

Devletin yaptığı yolları, köprüleri, tünelleri miting kürsüsünde “eser” diye pazarlaması artık klasikleşti. Sanki Michelangelo tünel kazmış, Da Vinci viyadük inşa etmiş gibi bir havayla, “biz geldik, taş üstüne taş koyduk” naraları eşliğinde oy istenir. Ama o taşın altından senin cebin çıkar, fark etmezsin.

Köprü yaptım der, geçmesen de para alır. Yol yaptım der, lastiğin değmese de faturan kabarır. Çünkü o yollar, geçiş garantili; çünkü onlar sana değil, ihaleye verilmiş müteahhide yapılmıştır. Önceden pazarlığı yapılmış, geleceğin teminat altına alınmıştır, ama senin değil, yandaşa kesilen garanti teminatıdır bu.

Ulan yaptın da bana mı yaptın? Gidiş-dönüş 400 lira olan köprü bana ne? Yapsaydın bile bana değil, bankalara borç yazdın. Yapmasaydın daha iyiydi, en azından çocuklarımızın geleceğini ipotek altına sokmazdın. Çünkü mesele yol değil, mesele kim için açıldığıdır.

Devlet bu işte ustadır. “Senin için yaptım” der, ama sen o yoldan geçmeye çalışırken hayatından geçersin. Geride kalan tek şey, devlete değil ama onun dostlarına işleyen bir sayaç olur: geçmedin, yine de öde.

Yoksulun adı halk, zenginin adı paydaş

Devlet, kendi eliyle ekonomik denge kurduğunu iddia ederken, aslında sadece krizleri yönetilebilir hale getirir. Kriz üretir, sonra onunla mücadele ettiğini söyleyip kahramanlık taslar. Bütçe açığı büyür, enflasyon tırmanır, ama “refah için reform” yapılıyordur. Bu reformun faturası kimseye değil, hep aynı adrese gelir. Halk.

Çünkü halk, vergi yükünü çeken ama kararlara katılmayan kitleye verilen isimdir. Oysa “paydaş” başka bir şeydir. Paydaş, ihaleye girendir. Görüşü alınandır. Dinlenendir, randevusu vardır.

Bu düzenin adı devlettir ama gerçekte nedir

Devlet, Javier Milei’nin de dediği gibi, çoğu zaman organizeli bir masaldır. Üretimin değil, düzenin adıdır. Kaynak yaratmaz, kaynak el değiştirir. Devletin ekonomideki en büyük başarısı, başarısızlığı yönetecek bir hikâye üretmektir.

Ve bu hikâye, tarih boyunca değişmedi. Bugün sadece kostümü değişti. Devlet artık süngüyle değil, slaytla gelir. Artık matbaa değil, PowerPoint’le kandırır. Ama öz aynı. Alır, dağıtır, kendi içindekine verir.

İşte devlet dediğin böyle bir figür. Kiminin gözünde baba, kiminin gözünde soyguncu. Ama çoğunluk için hep aynıdır ulaşılmaz, dokunulmaz ve sorgulanmaz.

Ama Milei’nin dediği gibi, belki de artık sorgulama vakti geldi. Sahi, senin dostun kim?


Yeni yazılar yayına girer girmez ilk okuyan sen ol!



2025’in En Fena Android Oyunları

Telefonunu elinden düşürmeyeceğin, otobüste bile dalıp gideceğin o oyunlar sonunda burada

NYT Strands bugünkü kelimeleriyle yine kafaları yakıyor

Beyin jimnastiği mi dedin? NYT Strands bugünkü bulmacayla seni önce sinir edip sonra gururlandıracak.






    copyright 2025 | Gizlilik Politikası | emrehakan.com