Birol’un Sol Eli: Karanlıkla Hiç Teması Olmamış Bir Adamın Trajedisi

Paylaş
Cem Yılmaz’ın Karakomik Filmler’deki Birol karakterinin kıpırdamayan sol eli, sadece fiziksel bir sakatlık değil; mitolojiden edebiyata, psikolojiden sinema tarihine kadar uzanan çok katmanlı bir sembol. Gölgeyle hiç temas etmemiş bir adamın trajik sessizliği.
Dün bir kez daha oturup izledik. Cem Yılmaz’ın Karakomik Filmler: Emanet ve bu bölümde karşımıza çıkan Birol karakteri, sahne tozuna uzaktan bakan, içinden geçenleri asla söyleyemeyen, “dünyanın en temiz kalpli hatta saf adamı” klişesini ete kemiğe büründürmüş bir figür. Ama film boyunca belki de en çok dikkat çeken ve elbette hiç dillendirilmeyen detay. Birol’un sol eli sakat. Trafik kazasında zarar görmüş. Hiç hareket etmiyor. Ve Birol, sol eliyle hiçbir şeye uzanmıyor; eli tamamen hareketsiz, adeta unutulmuş gibi. Ama sinemada hiçbir detay öylesine yazılmaz, çekilmez. Görmediğimiz değil, görüp geçtiğimiz ayrıntılar karakterin en derin katmanlarını anlatır. Birol’un sol eli de tam olarak böyle bir detay: sessiz ama bağırarak konuşan bir sembol.
Bir sinema öğrencisi olarak, Radyo Televizyon ve Sinema bölümünde geçen dersler boyunca birçok karakter analizi, film okuması ve yapısal çözümleme ile karşılaştım. Özellikle Joseph Campbell’ın kahramanın yolculuğu şemasında geçen “balinanın karnı” evresi hep ilgimi çekmiştir. Karakterin karanlıkla ilk temasını, içsel dönüşümün başladığı noktayı simgeler.
Birol’un hikâyesi ise bu aşamaya bile ulaşamayan bir karakterin dramı gibi. Gölgeyle hiç yüzleşmeden, o kapının eşiğinde öylece kalmış. Belki de bu yüzden Birol’un kıpırdamayan sol eli bana sadece bir film detayı değil, sinema derslerinde üzerine sayfalarca yazılabilecek bir sembol gibi geliyor. Ve biraz da, her şeyin farkında olup hiçbir şeyi değiştiremeyen bir gözlemcinin hüznünü taşıyor.
Aslında şunu demek istiyorum, Birol’un bu durumu sadece fizyolojik bir durum değil. Bu, karakterin ruhuna dair sembolik bir kapı. Çünkü sol el, tarih boyunca rastgele bir el olmamıştır. Sol el, birçok kültürde “diğer” olanın; dışlanan, bastırılan, korkulan ya da kutsanan şeyin temsilidir.

Sol Elin Tarihi: Günah, Uğursuzluk ve Aykırılık
Antik Roma’da sol el uğursuz kabul edilirdi. “Sol” anlamına gelen sinistra kelimesi, zamanla İngilizce’de “kötücül” anlamına gelen sinister sözcüğüne dönüştü. Ortaçağ Avrupa’sında çocuklar solak olduklarında zorla sağ elle yazmaya alıştırılırdı. Çünkü solaklık, “şeytani bir eğilim” olarak görülüyordu. Sol el; cadıların, büyücülerin, yani “norm dışı” olanların eliydi.
İslam kültüründe sağ el “temiz” olanı, sol el ise “kirli” işleri simgeler. Yemek sağ elle yenir; sol elle temizlik yapılır. Bu ikilik neredeyse tüm toplumlarda görülür: Sağ el iktidardır, düzenli olanıdır; sol else karanlıkla, bilinmeyenle ve sapmayla ilişkilidir.
Ama her zaman böyle kötülenmemiştir sol el. Örneğin Hindu mitolojisinde, sol taraf Shakti’yi, yani yaratıcı ve yıkıcı dişil enerjiyi temsil eder. Sol el, tanrıçanın enerjisidir; düzensizdir, ama yaşamın ta kendisidir. Kabala‘da da benzer bir yapı vardır: Sağ sütun merhameti, sol sütun ise yargıyı ve cezayı temsil eder. İkisi birlikte bütün olur. Ancak bir taraf eksikse, denge bozulur.
Birol’un sol eli işte bu yüzden önemli. Çünkü onun içsel evreninde bu denge çoktan bozulmuş. Sol eli –yani yargıyı, öfkeyi, başkaldırıyı, bilinmeyeni temsil eden tarafı– tamamen felç.

Edebiyat ve Mitolojide Sol El: Gölgenin Eli
Edebiyat bu sembolizmi boş geçmez. Dante’nin İlahi Komedyası‘nda cehenneme giden yol sola, cennete giden yol sağa doğru ilerler. Milton’un “Kayıp Cennet”inde, Şeytan’ın düşüşü “sol tarafın yolculuğu” olarak anlatılır. Sol, karanlığın ve sürgünün yönüdür. Ama sadece şeytanlar değil, kahramanlar da bazen o yoldan geçer.
Ursula K. Le Guin’in “The Left Hand of Darkness” romanı, tam da bu ikiliği sorgular. Kitabın ismi bile başlı başına bir tezdir: “Karanlığın sol eli ışıktır.” Yani zıtlıklar birbirine bağlıdır; karanlık olmadan ışık anlamlı değildir. Birol karakteri ise, bu karanlığa hiç temas edemeyen, sadece “iyi” olmaya programlı bir ruhtur. O yüzden trajik.
Sol Elin Kıpırdamadığı Bir Hayat: Birol’un Kırılganlığı
Birol’un sol eli kıpırdamıyor, çünkü o elin temsil ettiği hiçbir şeyle yüzleşmiyor. Öfkelenmiyor, karşı koymuyor, arzularını dillendirmiyor. Hayatı boyunca “temiz” kalmış biri gibi, ama bir o kadar da eksik. Karanlıkla hiç temasa geçmemiş biri, kötülüğe karşı bağışıklık kazanamaz. Başkalarının oyununa gelir, kullanılmaya açık olur. Birol da tam olarak bu yüzden kırılgan.
Sahneye çıkmak isteyen ama hiç çıkamayan bu figüranın sol eli hareketsiz, çünkü cesaretin, hırsın, hatta bazen hıncın taşıyıcısı olan o el çalışmıyor. Sol elini hiç kullanmayan bir karakterin, içindeki gölgeyle teması da sıfır. Ve biz seyirci olarak bu yüzden üzülüyoruz Birol’a: Karanlıkla hiç tanışmadığı için aydınlığa da tam olarak çıkamıyor.
Sağlam Olan Sağ El: Uyumun ve Teslimiyetin Eli
Sağ el, onun aktif tarafı. İtaatkâr olanı. Yalvaran, onay bekleyen, kendini gösteremeyen ama durmadan “iyi çocuk” olmaya çalışan tarafı. Sağ el çalışıyor ama hiçbir şeyi değiştiremiyor. Çünkü sol el devre dışıysa, sağ el sadece yarım kalır.
Temizlik Yetmez, Karanlığı da Tanımak Gerek
Birol’un sakat sol eli, belki de hepimizin içinde bastırdığı yanların simgesi. Toplumun onaylamadığı düşünceler, bastırılmış arzular, söylenmeyen sözler… Karanlıkla hiç yüzleşmeyen, hep “iyi” kalmak için çırpınan biri, sonunda bu tek yönlü saflığın altında ezilir.
Temizlik yetmez. İnsan bazen kendi karanlığının içine de bakmalı. Birol bunu hiç yapamıyor. O yüzden sol eli gibi, hayatı da felç.
Yeni yazılar yayına girer girmez ilk okuyan sen ol!
Ateşkes çabası 60 güne yayılıyor
Barut fıçısına buz koymaya çalışıyorlar ama kibrit hâlâ İsrail’in elinde
Fransızlar gökyüzünü kovboy sahnesine çevirdi
Rafale ve Mirage, 20 km yukarıdaki balonlara füze yağdırdı. Kır düğününde halay çeker gibi değil tabii.