Balıkla Konuşan Kadınlar ve Diğer Günlük Tuhaflıklar


Paylaş
Köyün delisi mi bilgesi mi bilinmez ama hep en az konuşan, en çok şeyi görürmüş derler
Bir Karadeniz köyüne düşersen —daha çok düşmek fiili uygun burada çünkü gidişler pek planlı olmaz— yaşlı kadınların su kenarında balıklara fısıldadıklarını görebilirsin. Hani YouTube’da “balıklara dua eden adam” videoları vardır ya, o tip değil. Daha çok, su sessizliğinde bir tür dertleşme hali. Yanında bir kova, içinde üç beş hamsi, kadın ise çatık kaşlı. Konuşuyor. Balıklar dinliyor mu bilinmez ama bu konuşma geri bildirim beklemeyen türden, daha çok iç dökme.
Köylü buna “Balık Kadını” der, sormaya kalkarsan kimse fazla açıklama yapmaz. Ama kulağını açık tutarsan anlarsın ki bu kadınlar arası bir gelenek. Her jenerasyondan birkaçı, menopozla birlikte ya da önceki bir ayrılık sonrası filan, seçilmiş gibi suya yöneliyor. Köy meydanında konuşmazlar pek. “Konuşursan lanet iner” demiyorlar ama herkes biliyor: Bazı şeyler söylenirse anlamını kaybeder.
Şehir insanı bu durumu hemen klasörlere ayırır. Delilik, folklor, şaman kalıntısı, depresyonla başa çıkma yöntemi… Oysa bu durum, kadim ama gösterişsiz bir bilgelik biçimi. Karadeniz’in yılda 300 gün kapalı olan göğü gibi, çok şey gizliyor kendini. Balkonda gün batımıyla selfie çeken kadınlardan ziyade, gündoğumunu yalnız karşılayıp hiç kimseye anlatmayanlar var. İşte onların hikayesi biraz bu.
“Köyün delisi değil, köyün aynasıdır çoğu zaman o kadınlar. Çünkü en çok konuşmaktan yorulanlar, en sonunda suyla anlaşmaya karar verir.”
Benim aklıma hep şu gelir. Herkesin herkesle konuştuğu ama kimsenin kimseyi duymadığı bu çağda, belki de en rasyonel hareket sudan cevap beklemektir. Çünkü en azından yalan söylemez. Cevap vermez belki ama eğip bükmez. Hani bazıları su geçirmez saat takar ya, bu kadınlar da hikayelerini su sızdırmaz hale getiriyor. İronik biçimde, suyla.
Modern psikoloji bunu analiz etmeyi pek sever: “Öfkesini bastıramadığı için içselleştirmiş” der, “birey olarak ezildiği için sembolik çıkış yaratıyor” filan. Belki doğrudur ama bugünün kentli insanı odasında bağırırken, onlar dağ başında balığa laf atıyor. En azından kimseyi rahatsız etmiyorlar. Hem zaten bu davranışlar biraz da inadına yapılır. Sessiz bir başkaldırı gibi. Kimse onları susturmadı çünkü hiç yüksek sesle konuşmadılar. Ama olan biteni zerre kaçırmadılar.
Sahi, biz ne zaman hep bir ağızdan konuşurken bu kadar sessiz kaldık? Bazen bağırmak devrim olmuyor, susmak, ama hakkıyla susmak, çok daha sarsıcı bir direniş olabiliyor. O yüzden bir gün su kenarında konuşan bir kadın görürsen saygıyla yaklaş. Belki de sana kimsenin anlatmadığı bir masal anlatıyordur. Ya da olan bitenin özetini. Yalın, sade ve şifalı.
Dipnotlar:
1. Metafor: Mecaz anlam, bir durumu başka bir şeyle temsil ederek anlatma yöntemi.
Paylaş
Yeni yazılar yayına girer girmez ilk okuyan sen ol!
3 milyar dolarlık harddisk diyarı
Kuzey Dane County gözünü veriyle dolduruyor… Hem de 615 futbol sahası kadar geniş bir vizyonla.