Mezarlıkta Piknik ve Diğer Kültürel Romantizmler


Paylaş
Bazı yerlerde mezarlıkta piknik yapmak garip değil, gelenekseldir. Evet, ölülerle çimen üstü çay saati. Neden olmasın
Endonezya’da Toraja halkı diye bir topluluk var. Haberiniz olmayabilir çünkü CNN manşetlerine çıkmak için yanlış türde garipler. Savaş çıkarsın, tapınağını patlatsınlar, turiste kafes kursunlar… O zaman belki dikkat çeker. Ama Torajalılar çok daha acayip bir şey yapıyor. Ölüleri mezardan çıkarıp temizliyor, giydiriyor, yanı başlarına oturtuyorlar. Aile fotoğrafı çektiriyorlar hatta. Hani derler ya, **”ölünün arkasından su dökün”**, bunlar direkt arkalarına sandalye çekiyor.
Bu ritüelin adı Ma’nene. Her yıl eylül gibi oluyor. Düşünsene, sen yazlık kombini bulmaya çalışırken, Torajalı bir nine, oğlunun 40 yıl önce ölen bedenine tişört beğeniyor. **”Bu gömlekle daha enerjik duruyo, rengi açmış seni”** falan… Adam artık bir moda ikonu olurken etrafındakiler tütün sarıyor, hikâyeler anlatıyor. Ayaklar mezar toprağında, kafa sonsuzlukta. Ölüyle yaşayan arasında çizgi ne kadar da silik. Bizim burada sokakta iki dakika oturursan zabıta dikilir, adamlar ölüyle çay içiyor.
Merak ettim, biz neden bu kadar ölüm korkusuyla korduk da bu insanlar bu kadar içselleştirmiş? Mezar dediğin, bizde steril bir alan. Granit mezar taşları, cansız çiçekler, akıllı banklar… Her şey ölüye değil, yaşayanın huzuruna göre ayarlanmış. Sanki hayatın bittiği noktada düzen başlıyor. Yaşam karmakarışık ama ölüm disiplinli. Ne ironik değil mi?
Oysa Toraja’da ölüm hayatın bir parçası. Gerçekten ama. “Hayata devam” lafının içi dolu onların lügatında. Kayıp yaşayan bir Toraja ailesi, kaybıyla birlikte oturup yemek masasında sessizce konuşabiliyor. Bizde ölüm konuşulmaz. Ayıp sayılır, uğursuz gelir. Çünkü ölüm büyükların elinin altında, başkasının alanı. Standartlaştırılmış, belediyece onaylı bir hizmet. Keder bile regüle artık. Anladın sen onu.
“Ruhunu temiz tut da kimliği postayla gelsin” mantığında bir sistemde, ölüyle hesaplaşmak ancak kuyrukta sıra beklerken mümkün.
Toraja’ya benzeyen başka örnekler de var dünyada. Meksika’nın Ölüler Günü mesela, ya da Madagaskar’daki Famadihana. Hepsi aynı şeyi söylüyor: **Yaşam, hatırlamaktan ibaret.** Ve unutma kardeşim, hatırlamak bazen tütünü paylaşmak kadar basit olabilir. Bizim şehirler artık o kadar steril, o kadar düzenli ki… Birini gömmek bile protokollü. Ölüm bile kıymeti kendinden menkul bir lüks. Günün sonunda, bizimki ölüm korkusu değil, düzen korkusu belki de. Bozulan her şey gibi bir mezar toprağı da sistemin uykusunu kaçırır çünkü.
Ha bu arada, bu kadar ölüm muhabbetinden sonra çikolata filan ye derim, tatlı gider. Hem enerji verir hem hayatına şeker katar. Yoksa çok ciddi oldun gene, kırışıklık yapma suratına.
Dipnotlar
- Ma’nene: Endonezya’nın Sulawesi bölgesinde Toraja halkı tarafından uygulanan, ölü akrabaların mezardan çıkarılıp temizlenmesi, giydirilmesi ve anılması ritüeli. Her yıl tekrarlanabilir.
Paylaş
Yeni yazılar yayına girer girmez ilk okuyan sen ol!
Anime dedin mi, söz tutacaksın
Beş yıl önce “geliyor” dedikleri Infinity Castle sonunda geliyor… Mangaya bakınca başımıza kopacakları tahmin edersin zaten.
Katla, aç, şov başlasın: Magic V5 sahnede
Bu telefon öyle katlanıyor ki, origami ustaları utançtan meslek değiştirebilir.