American Apparel: Made in Duygusal Travma


03-07-2025
110

Paylaş

American Apparel belgeselini izledikten sonra içimde sadece pamuk değil, mide bulantısı da kaldı. Seks satar evet ama etik değerler çökerken Dov Charney'nin tişört devrimi değil, ego patlaması yaşanmış. Kapitalizmin en rahat kesimi: skandalla yıkanmış pamuk.

Netflix‘te “hadi biraz da kapitalizmin kirli çamaşırlarını izleyeyim” dediğim bir akşam, karşıma American Apparel belgeseli çıktı. Hani şu 2000’lerin başında “seks satar” mottosunu alıp tavan arasına değil, doğrudan vitrine koyan markayla ilgili olan. O zamanlar hipsterlar daha bu kadar yaygın değilken, bu marka Los Angeles’ta terzihaneyi kulübe çevirerek “etik üretim” kisvesi altında kelimenin tam anlamıyla bir iç çamaşırı ihtilali başlatmış. Ama işin içinde Dov Charney varsa, o çamaşır asla temiz kalmaz zaten.

Dov abi… Yani tam bir start-up kurucusu prototipi. Tişört üretip Amerikan Rüyası’na soyunmuş ama uyandığında mahkemede bulmuş kendini. Hem de defalarca. Cinsel taciz, ofiste soyunmalar, “ben özgürlükçüyüm” adı altında yapılan borderline tarikat ayinleri… İnsanın aklına “bu mu özgür iş yeri kültürü?” diye sormak geliyor. Hayır, adam öyle bir kafadaymış ki, iş ilanı mı veriyor, CV yerine vücut tipi soruyor. “Photoshop yok, herkes doğal” diyerek öyle bir imaj pazarladı ki, sanki body positivity onun fikriymiş gibi. Halbuki kızlar sadece maaşlarını alıp eve gitmek istiyordu, Dov ise “ben seni kampanyaya koydum” diyordu. Dava gelince de “ama o rızayla” diyordu. Yani klasik Dov.

Belgesel boyunca eski çalışanlar konuşuyor, bazıları hâlâ travma içinde, bazıları hâlâ Dov’a methiye düzüyor. Stockholm Sendromu, ama pamuklu ve yerli üretim. Dov’un “ben devrimin tişörtle yapılacağına inanıyorum” minvalindeki lafları da arada sıkıştırılmış. Evet, tişörtle devrim olur, ama seninki biraz ter koktu be Dov.

İşin en ilginç kısmı, şirket batıyor ama hâlâ birileri “ya o tişörtlerin kalitesi çok iyiydi” diyor. Evet, pamuk kaliteliydi, ama kurumsal kültür yırtık, dikiş yerinden patlamıştı. Bir noktada “Made in USA” etiketi, “Made in Ego”ya dönüştü zaten.

Tabii her kötü kararın bir sonu, her ego şovunun bir limiti var. Dov abimiz en sonunda yönetim kurulu tarafından postalandı. Hem de öyle sessiz sedasız değil; ellerinde belgelerle, davalarla, “artık yeter” nidalarıyla. Yani düşünsene, şirketi sen kuruyorsun, yıllarca iç çamaşırı estetiğiyle kapitalizmi birbirine doluyorsun, sonra bir gün kapıdan içeri alınmıyorsun. Ama Dov bu, “Ben bittim” demez. Gidiyor, Los Angeles Apparel diye bir şey kuruyor adeta “American bitti ama ben hâlâ LA’deyim” der gibi. Tişörtler yine pamuk, pozlar yine çıplak, kafa yine aynı.

Ama yetmedi. Çünkü Amerika’da ne kadar skandala batarsan, o kadar yüksek zıplarsın. Ve tahmin et ne oluyor? Los Angeles Apparel Kanye West’in Yeezy markasına üretim yapıyor. Evet, yanlış duymadın. Dov Charney, Yeezy’ye üretim yapıyor. Bu ikiliyi düşün, biri “Ben Tanrı’yım” diyor, diğeri “Ben devrimim” diye geziyor. Yani Kanye ve Dov! hahahahahahahah. Ego çarpışması mı, yoksa distopya modasının zirvesi mi, bilemiyorum. Ama kesin olan bir şey varsa, o da bu markanın pamuk oranından çok delilik oranıyla ilgilenmesi.

American Apparel’in billboard reklamlarını gördüğünüzde aklınıza hemen Blurred Line klibi gelebilir. Robin Thicke’in “Blurred Lines” klibi, American Apparel estetiğini çok net bir şekilde yansıtıyor. Beyaz arka plan, sade styling, iç çamaşırıyla poz veren modeller, doğrudan kameraya bakışlar, “provokatif ama minimalist” bir kurgu.

Bu klipteki kadın temsili, American Apparel reklamlarının görsel diliyle neredeyse birebir örtüşüyor. Hatta klip yönetmeni Diane Martel, daha önce American Apparel tarzı fotoğraflar çekmiş biri, yani bu tesadüf değil, gönderme değilse bile kesinlikle aynı estetik evrende yüzüyorlar.

Ama işin daha karanlık tarafı şu. “Blurred Lines” klibi de tıpkı Dov Charney’nin reklamları gibi, kadın bedenini metalaştırma ve ‘rızanın sınırlarını flulaştırma’ eleştirilerine maruz kaldı. Hatta klipteki “I know you want it” repliği bile bu yüzden ciddi tepki aldı. Yani Dov’un dünyasındaki “rızayla fotoğraf çektik” savunması ne kadar tartışmalıysa, bu klipteki mesaj da aynı şekilde bulanık, tam da şarkının adı gibi.

John Berger yıllar önce Görme Biçimlerinde “Kadınlar izlenmek için, erkekler görmek için vardır” demişti. Dov Charney ise bu cümleyi almış, Amerikan beden politikasına tişört baskısı gibi uygulamış. Kadınları “görülsün” diye giydirip, erkeğin bakışını “kampanya konsepti” diye paketlemiş. Berger’in tespitleri hâlâ gün gibi geçerli ama American Apparel sağ olsun, biz o gün ışığına biraz fazla maruz kaldık. Hem de üstümüzde hiç UV koruma yokken.

Netflix sağ olsun, travmalarımızı kategorize etmeyi seviyor. Bu belgesel de “İzle ve Unut” rafında değil. Çünkü ne zaman bir şeyin “etik” olduğu çok bağırılıyorsa, bilin ki içeride bir şeyler kokuyordur. American Apparel de biraz öyleydi işte. Biraz ter, biraz gözyaşı, bolca ironi.

Nasıl Yazı Ama?

Puanlamak için bir yıldıza tıkla!

Paylaş

Yeni yazılar yayına girer girmez ilk okuyan sen ol!



VMware kabak tadı verdiyse HPE kapıda

Lisans parasına kripto madenciliği yapılmaz... HPE, VMware’in zam manyağı müşterilerine göz koydu

Parizyenler eriyor, klima satanlar gülüyor

Fransa cayır cayır yanıyor ama serinlik hâlâ küçük bir azınlığın lüksü






    copyright 2025 | Gizlilik Politikası | emrehakan.com